9 Mart 2009 Pazartesi

Son ayrılık

Son ayrılık

Karlı bir akşamın Ayrılık zamanı.
Bazen bu dünyayı bırakıp gitmek gerekiyor. Gözünü kapatıp herşeye veda etmeden öylece sıvışmak, yok olmakla olmamak arası birşey işte!
Aslında yaşamayı bilmiyoruz biz...Değerli acıları boşyere çekiyoruz...
Değer verdiğimiz acıları değerlendirmiyoruz...Kimseye açılamıyor, kendi kendimize eriyip gidiyoruz...Sevip ayrılıyoruz...Bir tür hücre bölünmesi gibi sanki, bilemiyorum, Bana göre ayrılıkların bir açıklaması'da bu...Aşk öyle birşeydir işte, her yaşanan aşkta bir tür bütünlük sağlanır...
Hücre bölünürken acı çekiyormudur? Kim bilir, belkide çekmiyordur!

Bu günlerde işi gücü, sevgiliyi, aşkı, parayı, ve sabahlara kadar beklediğim geceleri bırakıp, Dünyaya yeniden gelmek, normal doğum sonrası büyümüş bir bebek gibi büyüyerek, insan kılığına girmek istiyorum...

Yollara düşüp, hiç bilmediğim yerlerden geçip, Güzelliklerini daha önce keşfedemedidiğim şehirlerde yaşamak istiyorum, son günlerimi...
Ardımda bıraktığım sebepleri düşünmeden.)))))

Gitmek gerek gitmek.
Dünyayı terk etmek.
Anılara küfretmek.
Herşeyi kırıp döküp,
Geçmiş yaşamımın,
Tüm rezilliklerini taşıyan,
Derimide sıyırıp,
Atıp gitmek...

Kaybolmak, kaybolmaya aldırmamak, hatta kaybolmayı'da çok severek gitmek gerek...
Kimseden kaçarak değil, içinden gelerek gitmek, o, gidiş gitmek...
Ve orada sessiz ölmek...

Ağlamak üzülmek çere olmuyor hiç bir şeye. Bir bakıyorsun zarar yine senin, elini çabuk tutup, ondan bir an önce kurtulmak için ilk adımı atmak gerek. Gerisi teferruat.
Cesaret işi derler'ya, işte bu cesareti göstermek gerek...

Gittiğim yerde beni sevenler çıkacaktır, ama ben sevmemeye yemin ettim. Birdaha asla sevmeyeceğim...

Karlı bir akşamın karanlık gecesinde acımadan terk ettin beni. Yanlış anladığın tek bir kelimem'di nedeni...Son kez kısa bir konuşmadan sonra döktün içindeki kini...
Ben ise, sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı...Sanki bir garip duygu esir almıştı ruhumu...
Ağlamakla baş başa bıraktın beni...
Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve taş kalpli?
Ve kim olabilirdi o, an, benim kadar çaresiz sevgili?
Biliyordum, kendine özel günler yaşıyordun...Beni hayatından çıkarmayı çok önceden beri planlıyordun...Hissediyordum.)))))

Biliyormusun beni çok kanattın. Hangi ayrılık böyle kanamıştır? Hangi yürek bu kadar ağlamıştır?
Lafım dokundu sana biliyorum. Belkide uzun zamandır aradığın bahaneyi vermiştim, sende hemen kondun...

Güçsüzdüm yormuştun beni. Bir çok kereler beynimden vurmuştun, söküp aşmıştın kalbimi, ben ise inanmıştım sana, çaresiz sanki ana kucağındaki br bebek gibi...Bir daha kokumu duyamayacaksın. Her eve geldiğinde çalışma masana bakıp umut arayacaksın. Parmakların varmayacak dokunmaya. Kapanıp için için ağlayacaksın...

Aramayacağım artık seni. Beklemeyeceğim gelmeni. konuşamayacağız eskisi gibi. Bana selam diyemeyeceksin. Heyecanların olmayacak artık, benimle paylaşacağın. Ve sen artık hiç sevemeyeceksin. En önemlisi beni hiç bir zaman göremeyecek, tanıyamayacaksın...

Sen hayallerimizi bile hiçe saydın, üzdün onları, bir kerede sildin attın: Bütün anılarımızın ahını aldın, Birdaha asla aşık olamayacaksın... Ne kadar ıkınsan sevemeyeceksin... Çünkü benden sonra sen, yaşamayı bile beceremeyeceksin...
Zaten bu ilişkiyi ben getirmiştim... Ben başlatmış sana sevmeyi sevilmeyi yaşatmıştım... Sana seni sevmenin farkındalığını göstermiştim...
Kendine güvenmiştin. Sen varya sen... Aslında çok acımasızdın... Ben seni çoktan tanımıştım...

Hangi uçaktı seni benden alıp götüren? Hangi rüzgardı en son tenine değen ? Bir anda bitirdin Ütopyamı...
Nasıl bir gerçekti peşinde olduğun? Onu bana tercih ettiğin? Hükmü'de yokya artık, neyse neden soruyorum'ki?
Zaten seni bir hırsız çaldı benden farzediyorum...Süslü hayallerimizi buldu, onları işe yaramaz diye bir kenara fırlattı...Ve seni kolayca kandırdı...
Dağ gibi sevgimi hiçe saydın...Gecemize kahkaha attın...Eski bir paspas gibi gecenin karanlığına savurdun aşkımızı...
Sen gidince dondu yüreğim...Ellerim buz kesti...Sen benim aşkımın sıcak baharı idin... Şimdi birden kışa döndü yüreğim... Belkide benden önce verilmiş sözlerin vardı...Belki sana kızdığım anlar oldu... Belkide kırdım istemeyerek. Üzdüm acı çekmene sebep oldum. Seni her geldiğimde dış kapıda buldum. Zor günler geçirmiş olabilirsin... Zaman zaman hayata küstürdüysem seni... Her şey için özür dilerim.
Bazen susmak gerekir, ben susamıyorum...Yalan dünyanın içinde ikimizede yer bulamıyorum...Bir gün bahar gelecek.. Yapraklar yeşerecek.. yağmur damlalar şeklinde toprağı dövecek, hadi artık uyan diyecek, göster güzelliklerini, ver tüm sevgini, Gül yüzünü, Güller açsın, işte aklına o zaman yine ben geleceğim, hıçkırarak ağlayacaksın...

Ömrümün her şarkısında sen olacaksın...Her şarkının ardından ağlayacaksın...Biz bu hayatı kendimiz seçtik... Aşkımıza bile kısmetmiş dedik... Zaman içinde, uğruna savaşlar verdik. En son savaşı kendimizle ettik.. İkimizde kaybettik...
Ben sana ne demiştim bir düşün?
Kaybolmadan önceki sok izlerim...
Ökçelerimin çıkardığı son sesler olabilir bunlar...

mitch./19 Şubat 2009 Perşembe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.